Deprem olur; 50 bin kişi ölür, 10 bin kişinin akıbeti meçhuldür, 300 bin kişi yaralanır.
Madende ihmal nedeniyle grizu patlaması yaşanır; 301 madencimiz ölür.
Rayların altındaki toprak kayar tren devrilir; 25 kişi ölür, 300 kişi yaralanır.
Hızlı trenle yol denetimi yapan kılavuz tren baş başa çarpışır; 9 kişi ölür 86 kişi yaralanır.
Yolcu otobüsü devrilir; 8/10 kişi ölür onlarca kişi yaralanır.
Ülkenin kuzeyinde sel felaketi olur, dere yataklarındaki yapılaşma nedeniyle; 80 kişi ölür.
Ülkenin güneydoğusunda sel felaketi olur; aynı nedenden 15 kişi ölür.
Bangladeş’ten beteriz demekte haksız mıyım?
Haberler de duyardık, Bangladeş’te, Pakistan’da, Hindistan’da bu tıp olaylarda yüzlerce kişinin öldüğü söylenirdi.
Şaşardık… İnanamazdık…
Artık şaşırmıyoruz. Zira benzerleri Rize’de, Hatay’da, Ankara’da, Çorlu’da, Soma’da, Amasya’da Urfa’da, Adıyaman’da, Erzurum’da yaşanıyor.
Kaza deyip geçelim mi?
Kader deyip susalım mı?
Terbiyesiz Urfa Belediye Başkanı’nın yaptığına bakın. Ağır yaşıta üç derenin taşacağı öngörülmüş. Raporlanmış. Bu derelerin hemen ıslah edilmesi gerektiği belirtilmiş.
Belediye Başkanı Hazine garantisiyle Japonya’dan kredi almış.
Parayı almış lakin dereler için harcamamış. Afganistan’a Taliban’a göndermiş. Ve o dereler taştı 20’ye yakın insan hayatını kaybetti. (Haberi bulan, çıkaran Murat Ağırel’e binlerce alkış. Onun üzere yürekli gazeteciler olmasa koyun sürüsü üzere oluruz)
Hesap sorulmayacak mı?
Cumhurbaşkanı’nın…
İçişleri Bakanı’nın…
Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın…
Ulaştırma ve altyapı Bakanı’nın…
Dışişleri Bakanı’nın…
Söyleyecek kelamı yok mu? Urfa Belediyesi Ankara’dan müsaade almadan Japonya’dan aldığı krediyi Taliban rahat etsin diye gönderecek hale yok…
Yoksa…
Ankara’da birileri, mesela Saray’ın yetkililere sen o parayı Taliban’a yolla biz o idareye destekliyoruz mu dedi?
Soruşturulur mu?
Araştırılır mı?
Hesap sorulur mu?
14 Mayıs’tan sonra inşallah!..
Hesap sorulur mu deyince aklıma geldi. 2004 yılında dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım hızlandırılmış tren diye bir projeyi hayata geçirdi. Bakanlığı’nın birinci büyük projesiydi. Hızlandırılmış trenle beşerler dört buçuk, beş saatte İstanbul’dan Ankara’ya gideceklerdi.
Haydarpaşa Garı’nda merasim yapıldı. Periyodun Başbakan’ı Erdoğan da katıldı. Mehter marşları eşliğinde
İlk hızlandırılmış tren yolcu edildi…
İlk tren gitti, geldi, lakin o ray sistemiyle beş saatte mümkün mümkün değildi. Herhalde birileri makinistte bas gaza dedi. O da bastı.
Pamukkale’de 80 km ile gireceği viraja 130 km ile girdi. Sonuç: 41 meyyit, 90 yaralı…
TCDD Müdürü istifa etmedi.
Ulaştırma Bakanı üstüne alınmadı.
Suçu iki makinistte yıkıp ellerini yıkayıp çıktılar. Siyasi ahlak sistemi aslında o gün çöktü. Daha evvel var mıydı derseniz iyi/kötü vardı.
Unutmayın… Bu ülke başbakanlık yapan Mesut Yılmaz ve kimi bakanları Aziz Divan’da yargıladı.
O vakit demokrasi vardı…
2004 yılına… Siyasette ahlak kırılmasına dönersek… Projenin mimarı Binali Yıldırım uzun yıllar tıpkı bakanlıkta kaldı. Sonra Başbakan oldu, sonra TBMM Başkanı oldu.
Oğlu gemi filosu kurdu…
İzmir ve İstanbul Belediye başkanlıklarına da talep oldu. Fakat o vazifelere şimdi atama ile gelinmediği için koltuk bulamadı.
Yunanistan’a bakıp imreniyoruz. 36 kişinin öldüğü tren kazası nedeniyle ulaştırma bakanı istifa ediyor, biz de 41 kişinin öldüğü tren kazası sonra dönemi ulaştırma bakanı, başbakan oluyor…
Bu anlayış iktidarda kaldığı sürece…
Depremde, yağmurda, selde, tren kazasında, otobüs devrilmesinde, grizu patlamasında, toprak kaymasında daha çok can veririz.